Parkinson Yeni İlaç

Parkinson Yeni İlaç :
Parkinson Yeni İlaç,parkinson hastalığının tedavisine yardımcı olan bitkisel yöntemler hakkında bilgiler aşağıdaki makalemizde yer almaktadır.Parkinson hastalığının bitkisel tedavi yöntemleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için aşağıdaki makalemize göz atmanızı tavsiye ederiz.
Parkinson Hastalığının Tedavisinde Kullanılan İlaçlar
Doğal olarak oluşan parkinson hastalığının sebebi tam bilinmemekle birlikte hayatın beşinci ve altıncı dekadında yaşlanma frekansının artması ile meydana geldiği gözlenir. İdiopatik Parkinson hastalığında, striatal GABAerjik nöronların aktivitelerini inhibe etmekte görevli olan nigrostriatal yolaktaki dopaminerjik nöronların ilerleyici biçimde dejenere olması, nörotransmiter dopamin eksikliğine yol açar. GABAerjik nöronlardaki reseptörlerin çoğu D2 alt-tipine aittir. Striatumda dopaminerjik sinir uçlarının yıkımı sonucu, dopaminerjik/kolinerjik denge kolinerjik sistem lehine bozulur
Bazal gangliyonlardaki bu nörohumoral dengesizlik, hastalığın tipik bulgu ve belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olur: Hareketlere başlamada zorluk, hareketlerde yavaşlama (akinezi ve bradikinezi), maske yüz (bradimimi), çizgili kaslarda rijidite, istirahatteki tipik tremor, tipik yürüme bozukluğu ve donakalım gibi.
Bu sürecin patogenezi henüz aydınlatılmamıştır ve günümüzde uygulanan ilaç tedavisi yalnızca bu dengesizliği düzeltmeyi amaçlar. Bu yaklaşım hastalığın ilerlemesini önleyemezse de, hastaların çoğunda yaşam kalitesini ve süresini büyük ölçüde artırır.
Hastaya başlangıçta tedavinin sınırlayıcı yönleri ve olası yan etkilerine ilişkin bilgi verilmelidir. Hastaların %10-20‘si tedaviye yanıt vermez.
Bazı ilaçlar da parkinson semptomlarına neden olabilir. Bu etkiler genellikle geçicidir ve en sık olarak butirofenon ve fenotiazin gibi antipsikotik ilaçlara bağlı olarak gözlenir. Bu ilaçlar beyin dopamin reseptörlerini bloke ederek etki gösterirler. Rezerpin, yüksek dozlarda, muhtemelen beyin dopaminini tüketerek benzer semptomlara yol açar. MPTP (1-metil-4fenil-1,2,3,6-tetrahidropiridin) meperidin analogunun bir ürünü olup, nigrostriatal yolaktaki dopaminerjik nöronları yıkarak geri dönüşümsüz parkinsonizm oluşturur. MAO-B inhibitörlerinin deney hayvanlarında MPTP nörotoksisitesine karşı koruyucu olduğu gösterilmiştir.
Parkinson hastalığının tedavisinde, bazal gangliyonlardaki dopaminerjik etkinliği artıran ve/veya kolinerjik etkinliği azaltan ilaçlar kullanılır:
YAŞLILARDA. Antiparkinson ilaçların özel risklerinden biri yaşlılarda konfüzyona neden olabilmesidir. Tedaviye düşük dozlarda başlamak ve küçük basamaklarla artırmak büyük önem taşır.
1. Parkinsonizmde kullanılan dopaminerjik ilaçlar
İdiyopatik Parkinson hastalığı nedeniyle yaşamları kısıtlanan hastaların tedavisinde ilk seçilecek ilaç bir dopa-dekarboksilaz inhibitörüyle birlikte kullanılan levodopa‘dır. Yaşlı hastalarda ve defisiti giderecek kadar yüksek dozu tolere edemeyecek olan uzun zamandır hasta kişilerde yararı en düşük derecededir. Jeneralize dejeneratif beyin hastalığından kaynaklanan parkinsonizm normal olarak levodopaya yanıt vermez. Nöroleptik kullanımına bağlı parkinsonizmde de kullanılmamalıdır.
Dopamin amino asit prekürsörü olan levodopa öncelikle striatumdaki tükenmiş dopamini yerine koyarak etki gösterir. Tremordan çok, bradikinezi ve rijiditeyi düzeltir. Verilen L-dopanın normal şartlarda büyük kısmı dopa dekarboksilaz enzimi tarafından dokularda yıkılır, bir kısmı ise adrenerjik sinir uçlarına geçer. Ancak %1-3‘ü beyine geçerek, hedef organa (bazal gangliyonlara) ulaşır. Bu nedenle, levodopa genellikle periferde dopamine yıkılmasını engelliyen bir ekstraserebral dopa-dekarboksilaz inhibitörüyle birlikte uygulanır. İnhibitörler, levodopanın aksine, kan-beyin engelini geçmez. Böylece, daha düşük doz levodopa kullanımıyla dopaminin etkili beyin konsantrasyonlarına ulaşmak mümkündür. Aynı zamanda periferde dopamin oluşumunun azaltılması, bulantı-kusma ve kardiyovasküler etkiler (ortostatik hipotansiyon ve aritmiler) gibi periferik yan etkileri de azaltır. Ayrıca tedavi edici etkinin başlamasındaki gecikme azalır; klinik yanıt daha düzenli olur. Tek dezavantajı, anormal istemsiz hareketlerin insidansının artmasıdır.
Levodopa ile birlikte verilen ekstraserebral dopa-dekorboksilaz inhibitörleri; bensarazid (ko-beneldopada) ve karbidopa (ko-kareldopada)‘dır.
Ko-kareldopa 10/100 (100mg levodopa başına 10mg karbidopa) kullanıldığında, karbidopa dozu ekstraserabral dopa-dekarboksilazı tümüyle inhibe etmeye yeterli olmayabilir. Bu durumda ko-kareldopa 25/100 (100mg levodopa başına 25mg karbidopa) kullanılmalı, günlük karbidopa dozu en az 75 mg olmalıdır.
Levodopa tedavisi düşük dozda başlanmalı, 2-3 günde bir küçük basamaklarla aşamalı olarak artırılmalıdır. Son doz genellikle, bir yandaki hareketlilik artışı ile öte yandaki dozu sınırlayan yan etkiler arasında bir seçim yapılmasını gerektirir. Dozlar arasındaki aralıklar çok önemli olabilir ve her hastanın kendi gereksinimlerine uyacak biçimde ayarlanmalıdır.
Özellikle tedavinin erken döneminde postural hipotansiyon sıktır. Seyrek olarak diğer kardiyak yan etkiler (taşikardi, asistol, kardiyak aritmiler) gözlenir. Bulantı ve kusma çok ender olarak dozu sınırlayıcı düzeydedir, yine de dozlar yemeklerden sonra alınmalıdır. Domperidon kusmayı kontrol altına almada yararlı olabilir. Levodopanın dozu sınırlayan yan etkilerinden en sık görülenleri; istemsiz hareketler (özellikle yüz ve distal ekstremitelerde gözlenir) ve psikiyatrik komplikasyonlar (uykusuzluk, öfori, mani, hallüsinasyonlar ve hiperseksüalite gibi) dır. Hastanın yaşı ilerledikçe idame dozunun azaltılması gerekebilir.
Levodopa tedavisinin ilk 6-18 ayında hastanın yanıtı çok yavaş gelişebilir; düzelme 1,5-2 yıl sürer ve sonra yavaş yavaş azalır. Tedavi ilerledikçe daha fazla görülen “artış-düşüş (on-off)” (her bir dozdan sonra etkinin artıp azalması) olayı özellikle rahatsız edicidir. Bunun sonucunda etkinlikte dalgalanmalar meydana gelir; artış döneminde etkinlik artarken, 2-4 saat sürebilen düşüş döneminde güçsüzlük ve akinezi olur. İlaca ara verme dalgalanma cevabını pek etkilemez.
“Doz sonu” kötüleşme olayı da meydana gelebilir; bu durumda her dozun ardından gelen yarar dönemi giderek kısalır. Modifiye salan preparatlar, doz sonu kötüleşmeye yada gece meydana gelen hareket kaybına ve rijiditeye karşı yararlı olabilir.
Selejilin, ağır parkinsonizmde levodopa ile birlikte doz sonu kötüleşmeyi azaltmak için kullanılan ve serotonin ve norepinefrine göre tercihan dopamini ****bolize eden monoamin oksidaz-B‘nin selektif ve irreverzibl inhibitörüdür; dopaminin yıkımını engelleyerek miktarını artırır. MAO ile oksidatif deaminasyon sırasında nöronlarda doğal olarak oluşan nörotoksik oksijen radikallerini azaltması nedeniyle, hastalığın başlangıç döneminde kullanıldığında ilerlemesini geciktirebileceği ileri sürülmüştür. Erken dönemde selenjinle tedavi levodopa tedavisinin gerekliliğini erteleyebilmekle birlikte, hastalığın ilerlemesini geciktirdiğine ilişkin inandırıcı bir kanıt yoktur. Levodopa ile birlikte selejilin verildiğinde uzun dönemde mortalitede artış görülebilmesine karşın, bu durum henüz doğrulanmamıştır. Tedaviyle stabil duruma gelen hastalarda selejilinin kesilmesi gerekli değildir, selejilinin aniden kesilmesi ise semptomların alevlenmesine yolaçabilir. Selejiline bağlı olarak, mood değişiklikleri, uykusuzluk, diskinezi, gastrointetinal bozukluk ve hipotansiyon gibi yan etkiler görülebilir. Bir narkotik analejzik olan meperidin (petidin) ile kombinasyonu ajitasyon, deliryum ve ölüme neden olabilir. Selektif serotonin reuptake inhibitörleri ve MAO-A inhibitörü olan moklobemid ile birlikte kullanılmamalıdır.
Entakapon, ko-beneldopa veya ko-kareldopa ile stabilize edilemeyen yada “doz-sonu” kötüleşme görülen parkinsonlu hastalarda bu kombinasyonlara yardımcı tedavi olarak yeni piyasaya çıkarılmıştır. Beyinde ve periferde dopaminin katekol-O-metil transferaz (KOMT) ile inaktivasyonunu engeller; bu enzimin selektif inhibitörüdür. KOMT, aynı zamanda L-dopayı 3-O-metildopaya (3OMD) çevirir. Levodopa kan beyin bariyerini geçmek için aktif taşıma sisteminde ile yarışır. 3OMD‘nın plazma düzeyinin düşmesi beyine geçen levodopa düzeyini artırır. Levodopa düzeyinin artmasına bağlı yan etkiler gözlenir.
Ergo türevleri, bromokriptin, karbegolin, lisürid ve pergolid sağlam kalan dopamin D2 reseptörlerini doğrudan uyararak etki gösterir. Etkili olsalar da, levodopadan üstün değildirler. Tek başına levodopanın artık yeterli olmadığı ya da özenli doz ayarlamasına karşın levodopayı artık tolere edemeyen hastalarda kullanılmalıdır. Ergo türevleri bazen “düşüş (off)” dönemlerinin azaltılmasında ve Parkinson hastalığının daha ileri evrelerindeki dalgalanmaları gidermede faydalıdır. Kullanımları genellikle yan etkileri nedeniyle sınırlıdır; levodopa ile birlikte kullanıldıklarında anormal istemsiz hareketlere ve konfüzyon durumlarına sık rastlanır. Ergo türevleri, bazen nöropsikiyatrik etkilere (hallüsinasyonlar gibi) ve retroperitoneal fibrozise yol açabilir.
Ropinirol, Parkinson hastalığındaki semptomların ve bulguların düzelmesini sağlayabilen yeni bir dopamin D2 reseptör agonistidir. Yan etkileri bromokriptinine benzer; ancak ergot kullanımına bağlı yan etkiler gözlenmez. En fazla yararı levodopa ile birlikte kullanıldığında sağlar. Ropinirol gibi dopamin agonistleri, özellikle uzun süreli levodopa tedavisi sonucu diskinezi gelişmesi riski altındaki genç hastalarda, çoğunlukla monoterapi olarak kullanılır.
Pramipeksol, antiparkinson etkinliği olan bir ergo dışı dopamin D2 ve D3 reseptör agonistidir. Yan etkileri diğer dopamin agonistlerinde görülenlere benzer. Günümüzde levodopa ile birlikte yardımcı tedavi olarak ya da tek başına kullanılmaktadır.
Amantidinin hafif derecede antiparkinson etkileri vardır. Dopaminin sinir ucundan salıverilmesini artırmak ve re-uptake‘ini azaltmak suretiyle dopaminerjik etkinliği artırır. Hafif bradikinetik bozukluklarla, tremor ve rijiditeyi giderir. Ne yazıkki hastalardan pek azı bu ilaçtan faydalanabilir, etkilerine karşı tolerans gelişir. Bununla birlikte önemli bir üstünlüğü oldukça az yan etkisinin olmasıdır. Uykusuzluk, öfori, mani, hallüsinasyonlar gibi davranışsal etkiler, gastrointestinal bozukluklar, üriner retansiyon, postural hipotansiyon gözlenebilir. Livedo retikülaris (kırmızı deri döküntüsü) ise dermatolojik reaksiyonudur.
Apomorfin, D1 ve D2 reseptörlerini güçlü bir şekilde uyarır; levodopa tedavisinde öngörülmeyen “düşüş(off)” dönemleri yaşayan hastaların stabilize edilmesinde bazen yararlıdır. Apomorfin tedavisi sırasında hastanın uzun süreli olarak bir uzman gözetiminde tutulması tavsiye edilir.
Türkiye‘de mevcut bazı prep. isimleri:
Ko-beneldopa (1 kısım benserazid ve 4 kısım levodopa) prep.: Madopar kapsül
Ko-kareldopa (25 mg karbidopa ve 250 mg levodopa) prep.: Sinemet tablet
Bromokriptin prep.: Parlodel tb., Gynodel tb., Apo-Bromocriptine tb.
Entakapon prep.: Comtan tb.
Lisürid prep.: Dopergin tb.
Pergolid prep.: Permax tb.
Selegilin prep.: Moverdin tb., Seldepar tb.
2. Parkinsonizmde kullanılan antimuskarinik ilaçlar
Antimuskarinik ilaçlar, idiyopatik Parkinson hastalığında levodopa kadar etkili olmasalar da, genellikle onun etkisine eklenerek yararlı olurlar. Hafif semptomları olan, özellikle de tremorun ön planda olduğu hastalar başlangıçta antimuskarinik ilaçlarla (tek başına ya da selejilin ile birlikte) tedavi edilebilir (Levodopa, semptomlar ilerledikçe tedaviye eklenebilir ya da bu ilaçların yerini alabilir). Postensefalitik parkinsonizm tedavisinde de değer taşırlar.
Antimuskarinik ilaçlar, parkinsonizmde dopamin eksikliği sonucunda ortaya çıktığı düşünülen göreceli merkezi kolinerjik aşırılığı düzelterek antiparkinson etki gösterir. Bu ilaçlar tremor ve rijiditeyi azaltır; ancak bradikinezi üzerine çok az etki gösterir. Levodopa ile birlikte kullanıldığında sinerjik etki görülür.
Antimuskarinik ilaçlar, antipsikotik ilaçların kullanımında ortaya çıkan ilaca bağlı parkinsonizmde de semptomları ortadan kaldırmakla birlikte, parkinsona özgü yan etkiler görülmedikçe, antipsikotiklerle birlikte verilmemelidir. Antimuskarinik ilaçlar tardif diskinezide yararlı değildir, tersine semptomları şiddetlendirebilir.
Piyasada bulunan sentetik antimuskarinik ilaçlar arasında önemli farklar yoktur; ancak bazı hastalar bunlardan birini diğerine göre daha iyi tolere edebilir. Ağız kuruluğu rahatsız ediyorsa yemekten önce, gastrointestinal semptomlar ön plandaysa yemekten sonra alınabilir. En sık kullanılanlar biperiden, orfenadrin ve triheksifenidildir; bornaprin, benztropin ve prosiklidin de kullanılır. Türkiye‘de biperiden ve bornaprin bulunur.
Periferik yan etkileri atropin benzeri ilaçlar gibidir. SSS toksisite belirtileri ise; uyuşukluk, dikkatsizlik, konfüzyon ve hallüsinasyonlardır.
Türkiye‘de mevcut bazı prep. isimleri:
Biperiden prep.: Akineton ampul ve tb.
Bornaprin prep.: Sormodren tb.
Difenhidramin gibi bazı antihistaminik ilaçlar ilave olarak antikolinerjik ve sedatif etkiye sahiptir. Antikolinerjik ilaçlara göre daha düşük anti-parkinson etki gösterirler; ancak antikolinerjik ilaçların yan etkilerine dayanamayan yaşlı hastalarda kullanılabilirler. Sedatif etki de, hastaların uykusuzluk ve anksiyete gibi yakınmalarına iyi gelir.
Huntington hastalığı, GABA fonksiyonlarının azalıp dopaminerjik fonksiyonların artmasıyla sonuçlanan, kalıtsal bir beyin nörotransmitter denge bozukluğudur. Koreoatetoz hareketler (dilde ve ekstremitelerde kasılmalar), mental kapasitede azalma ve psikoz gözlenir. Bu hastaların bazal gangliyonlarında kolinasetiltransferazın azaldığı gösterildiğinden beri kolinerjik defisitin hastalıktan sorumlu olabileceği üzerinde durulmaktadır. Tedavide dopamin reseptörlerini bloke eden antipsikotik ilaçlar (haloperidol veya fenotiazin gibi) kullanılmaktadır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp