Bayılma Hissi Nedenleri

Bayılma Hissi Nedenleri :

Bilincin ve ayakta durma yeteneğinin geçici olarak kaybolması ve ardından bu durumun kendiliğinden düzelmesi ile bayılma oluşmaktadır. Eski yıllarda bayılmanın sadece isteğimiz dışında çalışan otonom sinir sisteminin sempatik ve parasempatik altkollarındaki fonksiyon bozukluğundan kaynaklandığı düşünülürdü. Ancak görüldü ki bayılma yalnızca bu yolla değil, kalp ve özellikle toplar damarların yetersiz fonksiyonu, kansızlık, metabolik hastalıklar ve damarlardan salınan biyokimyasal faktörler de burada rol oynamaktadır.

Beyin sapına olan kan akımının düşmesi ile yaklaşık 10 saniye içinde şuur kaybı gerçekleşir. Bu hadise vasovagal refleks, kalp ritminde düzensizlikler, otonom sistemin yetersizliği, beyin akımını ve oksijenasyonunu azaltan her koşul ile ortaya çıkmaktadır. Vagal uyarılarla pankreastan salınan polipeptidler bireylerde bayılmadan önce oluşan sindirim sistemi belirtilerine yol açar, göz dolaşımının azalması ile de görmede bulanıklık oluşur.

Bayılmanın hangi sınıfa sokulacağını teşhis etmek sıklıkla karmaşık olmaktadır, çünkü bayılmaya yol açan mekanizmalar komplikedir ve sıklıkla bir çok mekanizma hadisede rol almaktadır. Başlıca 3 mekanizma bayılmadan sorumlu tutulmaktadır:

Özellikle gençlerde en sık rastlanan bayılma, sıklıkla uzun süreli ayakta kalma ya da dik oturur konumda görülür, çünkü bu yolla bir litreye yakın kanın aşağıda, karın ve bacaklarda göllenmesi 3-5 dakikada gerçekleşir ve kalbe geri dönen kan miktarı azalır (ortostatik bayılma). Kalbin ve damarların da bu hadisede rol aldığını vurgulamak için bu şekilde bayılmalar vasovagal veya nörokardiyojenik bayılma olarak da adlandırılırlar. Vasovagal bayılmanın karakteristik olarak bayılma öncesinde terleme, solgunluk ve fenalık hissi belirtileri vardır ve ölüm riski oldukça düşüktür. Bu ad altında toplanan bayılma, uzun süre ayakta durmaya bağlı, boyundaki atar damar üzerindeki reseptörlerin ileri derecede duyarlı olmasına bağlı, sindirim sisteminin ileri derecede aktif olması, şiddetli öksürük, idrar ve ıkınma sonrası ortaya çıkmaktadır. Refleks yolla kalbin alt yüzündeki alıcılar uyarılarak kalp ve damar sisteminde parasempatik sistem aktivasyonu olur, yani tansiyon düşüklüğü ve nabız yavaşlaması oluşarak hadise şuur kaybı ile sonlanır. Yatar durumdan ayağa kalkma ile 1 dakika içinde ortalama kan basıncında geçici olarak 25-30 mmHg'lık bir düşme olmaktadır ki, bu da sağlıklı kimselerde dahi geçici göz kararması ve baş dönmesine sebep olmaktadır. Ayrıca su boşaltıcı ilaç alanlar ve sporcular gibi çokça sıvı kaybedip, yeterli sıvı almayanlarda, uzun süre sauna gibi sıcak ortamlarda kalanlarda ve beklenmedik bir haber alanlarda da benzer mekanizmalarla ve atardamarlarda da genişleme ile bilinç kaybı olmaktadır. Bu türde ayağa kalkma ile oluşan baş dönmelerini engellemek için vücudumuzun otonomik sinir sistemi ve kas pompası olarak nitelenen mekanizmaları vardır. Vasovagal bayılmada bu mekanizmaların yeterli çalışmadığı bilinmektedir.

Karotis sinüsün aşırı duyarlılığı: kimi insanlarda (özellikle yaşlılarda) beyne giden damarların boyundan geçen kesimi üzerindeki reseptörler aşırı derecede hassastır. Bu olgularda bahsi geçen reseptörlere, traş olma ya da boynun aşırı öne eğilmiş şekilde, 5 saniye kadar basınç uygulanırsa kalp ritminin 3 saniyeden uzun durduğu gözlenir. Bu testle normal kişilerin %40'ında da ritim yavaşlaması görülmektedir. Böyle bir test 3 ay içinde geçici veya kalıcı felç geçirenlere veya boyun damarında üfürüm olanlara yapılmamalıdır. Bu hastalar kalıcı kalp pili uygulamasından çok fayda görürler.

Bayılmaların önemli bir kısmı kardiyak (kalp) kökenlidir. Hastanın kalp ritminin önemli derecede yavaşlaması veya hızlanması tansiyon düşüklüğü ve beyin dokularının az kanlanması ile gider (kardiyojenik bayılma). Başlangıç anidir, otonom sistem aktivasyonuna ait ön belirtiler yoktur. Hasta ayakta veya yatar durumdadır ve nabız alınamaz. Bu durumun uzun sürmesi ile hastada kasılmalar ve idrar ve dışkının kaçırılması gözlenebilir. Nabzın geri gelmesi ile hastanın kısa sürede toparlandığı, yüzünde kızarıklık ve bilincin geri geldiği sıklıkla müşahede edilir. Daha az olmakla birlikte hareketli kalp içi tümörler (miksoma) veya hipertrofik kardiyomiyopati olarak adlandırılan kalp kas hastalıklarında da kalbin kanı ileriye pompalaması kısıtlanarak bayılma görülmektedir.

Daha nadir olarak beyne giden damarların kireçlenmesi ve daralmasıyla beyin kan akımı kısıtlanarak da bilinç kaybı olabilmektedir (ateroskleroz).

Bayılmanın incelenmesi hastalığın beklenmedik nöbetlerle ortaya çıkması nedeniyle güçtür. Bunun yanında kardiyoloji, endokrinoloji, nöroloji ve genel dahiliyeyi de ilgilendiren uzantıları olması nedeniyle bayılmanın bir ekip tarafından incelenmesinde fayda vardır. Ancak altta yatan sebep olarak öncelikle hayatı tehdit edici ritim bozuklukları, şok, aort yırtılması, kalp krizi, tamponad olarak adlandırılan kalp zarında sıvı toplanması ve yaygın akciğer embolisinin hızla ekarte edilmesi hayat kurtarıcı olmaktadır. Bu durumlarda şuur ya geç gelebilir ya da hiç geri gelmemektedir. Ayırıcı tanıda kalp hastalığının olmadığı olgularda, sıklıkla görülen vasovagal bayılmada, bayılmanın ayakta iken olması ve hele öncesinde terleme, fenalık hissi gibi belirtilerin olması hadisenin selim karakterli olduğunu düşündürür. Otonom sistemin yetersizliğinde semptomatik ortostatik hipotansiyon gelişebilir. Ortostatik hipotansiyon ile dik konuma geçtikten sonra 3 dakika içinde tansiyonun 20 mmHg'dan fazla düşmesi anlaşılmaktadır. Baş dönmesi ve bulanık görme şikayetleri sıktır. Elbise askısı tarzında, yani boyundan baş arkasına ve her iki omuza doğru yayılan ağrı şuur bulanıklığından hemen önce hissedilebilir. Bunun sebebi bu bölgenin kaslarına geçici tansiyon düşüklüğü nedeni ile yeterli kanın ulaşmamasıdır. Aynı şekilde sırt ve bacak kaslarında da ağrı olabilir. Nadir de olsa kalp ağrısına benzer tarzda göğüs ağrısı da eşlik edebilir. Belirtiler ayakta durma veya yürümekle kısa sürede ortaya çıkarken yatar duruma geçince hızla toparlar. Bu semptomlar bayılmanın öncüsüdür ve hastanın yatmasını uyarır, aksi halde bilinç giderek kaybolur ve hasta yere düşer. Bu durum otonomik yetersizliğe bağlı ise otonom sistemin aktivasyonuna bağlı terleme ve bradikardi (kalp yavaşlaması) görülmez.

Vasovagal bayılma atakları genelde birbirine yakın aralıklarla peşpeşe olur ve sonra uzun bir süre ara verdiği görülür. Enteresan bir şekilde, ileride bahsedeceğimiz tilt table testi yapılan olgularda bayılma sıklığının azaldığı olgularımız da vardır. Kardiyak kökenli bayılmalar bir yıl içinde %30 oranında ölüm ile sonlanmaktadır. Bayılma olgularının %35'inde altta yatan etken bulunamamaktadır.

Bayılmanın efor ile olması veya yatar konumda ortaya çıkması hadisenin ciddiyeti konusunda daha da önem arzeder. Sebebe yönelik kaba bir tasnif yapılırsa gençlerde bayılma genelde vasovagal (nörokardiyojenik olarak da adlandırılabilir) ve yaşlılarda ise hasta sinüs ve kalp bloğu gibi kalbin elektrik sistemine ait aksamalarda, hipersensitif karotisler, ilaca ve hipotansiyona bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Geçmişte kalp hastalığı olması, ailede ani ölüm ve ilaçların sorgulanması ile etken bulunabilir. Öncü belirtilerin olması vasovagal senkoptan şüphelenilmesini sağlar. Oryantasyonun bozulması, 5 dakikadan uzun şuur kaybı, dil ısırılması, nistagmus olarak adlandırılan göz küresi hareketleri ve bayılma sonrası başağrısı bize nörolojik nöbeti düşündürür.

Kan biyokimyasındaki oksijen veya karbondioksit düşüklüğü, iyonlar, şeker ve kalsiyum seviyesi değişimleri de bayılmaya yol açabilir. Şeker ve karbondioksit düşmesine bağlı şuur kaybı kısa sürede toparlanabilirken diğer metabolik dengesizliklerde bilinç kaybı ya kalıcı ya da uzun süreli olmaktadır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp