Algılama Bozukluğu Tedavisi Neden Zordur?

Algılama Bozukluğu Tedavisi Neden Zordur?

İnsanların bir kısmı gözleriyle gördüğü veya beş duyusu ile hissettiği şeylere inanırken büyük bir çoğunluğu ise gizemli büyülü yada mucizevi şeyleri bekler dururlar. Nöroloji yada sinir bilimi son 50 yılda umulmadık başarılara imza atıp teknolojinin de yardımı ile bilinmezlerini azalttı .Tüm bu gelişmelere rağmen kafalarımızdaki bazı soru işaretlerini ise tamamen yok edemedi.

Bayılma, sara, müzmin ağrı, halsizlik, dengesizlik hatta kulak çınlaması, huzursuz bacak hastalığı gibi günümüzde sık karşılaştığımız, ama çok sayıda tetkik ve tedavilere rağmen sonuç alamadığımız hastalar hala çoktur.

Sara olarak bilinen epilepsi hastalığı beynimizdeki bir grup sinir hücresinin kontrol dışı elektriksel deşarjları sonucunda meydana geldiğini biliyoruz. Hastalarda meydana gelen şuur bozukluğu ve kasılmalar ile seyreden nöbetler bu elektriksel aktivitelerin sonucunda meydana geliyor. Modern teknolojinin hizmetimize sunduğu EMAR, EEG hatta PET ve SPECT gibi tetkiklerle bu nöbetlerin kaynağını bulmamız oldukça kolaylaştı. Ancak öyle nöbetler var ki hem seyri hem de tetkiklerde karşımıza çıkan sonuçlar itibariyle bu alanda hala bir çok gizemli bilinmezi içinde barındırıyor.

Tipik sara nöbeti gibi seyretmeyen farklı bulgularla hekimlerin tedavi olanaklarına direnen ve yukarda saydığım tetkik vasıtalarında herhangi bir bulgu vermeyen, tüm modern tedavilere direnen bir grup sara hastası hep olagelmiştir. Bu hastalar değişik hekimlerden bekledikleri faydayı göremeyince toplumda hoca medyum vs… adı ile bilinen hekim dışı kişilerden medet umar olmuşlardır. Genellikle cahil cesareti mantığı ile sunulan çoğunlukla mantık dışı sözde tedavilerden hastalarımızın bir kısmı mağdur olmaktadır. İki arada bir derede kalan hastalara hekimlerin sunacağı bazı alternatifler olmalıdır diye düşünüyorum. Ülkemizde binlerce internet sitesinde medyumculuk, cincilik, falcılık gibi geniş bir alanda sorgusuz sualsiz sözde hizmet veren kişilerin varlığı bilinmektedir. Toplumumuzda bizlere ulaşan hastalardan anladığımız kadarı ile her eğitim seviyesinde çok sayıda insan bilerek yada bilmeyerek bu gayya kuyusundan medet arar olmuştur.

Büyü ve cinler yolu ile etkilenmiş insanlarda meydana gelen arıza halleri bir kısım nörolojik hastalıkları taklit edebilir mi? Bu tıbben ve mantıki olarak mümkün mu sorusunu yıllardır hep sormuşumdur. Bu gün şu kadarını söyleyebilirim. Beynimizdeki farklı bölgeler ve bazı sinir hücreleri biyoenerjetik etkilenimlere de açıktır. Değişik zamanlarda ve zeminlerde bu etkilenimin sonucu olarak sara hastalığını taklit eden ve biz hekimlerin tedavide zorlandığı hastalar hep olagelmiştir.

Günümüzde sayıları bir hayli artan sara ilaçlarına ve cerrahi uygulamalara rağmen direnen nöbetli hastaları biliyoruz.Topluma mal olmuş ama biz hekimlerin görmezden geldiği, hekim dışı tedavi yollarına, Ortodoks tıbbın zirvede olduğu batı dünyasında milyarlarca dolarlık harcamaların yapıldığını biliyoruz. Toplumsal kabul gören bir çok tedavi metodunu bilimsel akıl ile ele almamız hem kendimize saygı açısından hem de hastalarımızın bizden beklediği şifa bulma hakkına katkı açısından yararlı olacağı kanaatindeyim..

Her tedavi edemediğimiz yada tedavide zorlandığımız hastada elimizde elle tutulur gözle görülür objektif bulgu yoksa: Burada biraz daha duyarlı davranmamız gerekiyor. Hekim şüpheciliği ile şu sorulara cevap aramak birinci önceliğimiz olmalı:

1- İyi sorgulama yapabildim mi?

2- Ayrıntılı muayene ile düşünülmesi gereken ayrıntılara inebildim mi?

3- Nadir görülen bazı hastalıklar karşımda olabilir mi?

4- Tetkiklerden yola çıkarak bir hedefe gidilebilir mi?

5- Hastayı ilgili bazı uzmanlarla konsulte etmek aydınlatıcı olabilir.

6- Altta yatan psikososyal kaotik bir sebep bazen yardımcı olabilir.

7- Tedaviden teşhise yöntemi ile bazı hastalıklar su yüzüne çıkabilir.

8- Tüm bilimsel kabul görmüş yöntemlerin aydınlatmadığı bazı nadir hastalıklarda alternatif bazı uygulamalar sonuç veriyorsa ve bu hastalar bu yöntemlerle tedavi olup karşımıza iyileşmiş bir kişi olarak gelebiliyorsa: Bu durumda hekimlik hassasiyeti ve şüpheciliği ile bunun sebep sonuç ilişkilerini daha iyi araştırmamız gerekmez mi?

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp